Uzun bir süredir, yazı ile ilgili, düşünmek hatta okumak, bir zorunluluk
gibi gelmeye başlamıştı, bir şeyler okumaya çalışsam... Bir kitabım olmasına
karşın Tasso’nun ünlü deyişinde dediği gibi, “zorunluluğun doğurduğu her şey
üzücüdür”. Arka arkaya aldığım Yasak Meyve’de ve Varlık Dergisi’nde yayınlanan
şiirler bu zorunluluğun, gittikçe inanca dönüştüğü hissine kapılmamı sağladı.
Bir şeylere inanmaya çalışsam…
Bir süredir hissiyat ve şiir bağı denen şeyin, bizim, “geleneksel düşünce”
tarihimizde olan şekliyle kavrandığında, ötelendiğini, öte uçta yer alan güncel
bakış açısıyla, agnostik,-şiir kesinlikle
yok demeden-, ancak, şiirle ilintili nenlerin, kepazelik, yanlış düşüncelere
kapılmanın alt seviyesi ile ilgili varsayımlar olduğuna değin muğlak
varsayımlar geziniyor yazın coğrafyamızda. Şiir ve yazı hakkında ‘düşünmeme’nin
pek hoşa giden bir netice olarak karşıma çıkmasından haz etmiyordum. Bu haz
etmeme hissiyatı; aslında, usun tünellerinde, gün gibi açık olan bir düşünce
şekli olması gerekirken, kadim inancın sorgulanmayan bağlayıcı kısmında
gezinmeyen haliyle, bizim ekinimizin yıllarca beraberinde neden taşıdığını hâlâ
anlayamadığım, köhne, eprimiş bir dizge ile bağlantılıydı.
Yazıya ilk başladığım yıllarda bu ilk şiirimin yayınlanma tarihine denk
gelir, ‘tutarlı’ olmak gerekir, 1994 yılında, Celal Soycan’ın çıkardığı, Yelken
Dergisi’nde yayınlanan Kumru şiiridir. O günden bu güne, en dikkate aldığım
dergi, gençlik ‘aşkı’ ile bağlantılıdır, aşık olduğum bir tek dergi vardı, Varlık.
Varlık Dergisi benim için hep bir okul, hep bir akademi oldu. Uzun süredir bu
akademiden, neden hâlâ mezun olamadığım, neden bir şiirimin yayınlanmadığına
dair düşüncelerim vardı. Bu bir çeşit karşılıksız aşk mıydı? Oysa, pek çok
dergide iyi, kötü yer almıştım, Varlık Dergisi’nde ustaların seçtikleri
bölümünde de iki şiirim yayınlanmıştı, bu neden yeterli değildi sorusu aklımın
köşesine takılır dururdu, şiirle dergiler arasındaki mesafeme de epey bir
ağaçlık, ormanlık alan koymama da neden oldu. Şimdi, Tüyap’a davetliyim, geçen
yıl Mehmet Hameş yazmıştı listeye adımı, bu yıl Nazmi Bayrı’ya selam olsun. Ancak,
şaka yollu belirtmeliyim, bu Varlık ‘soru’numa çare buldukları için Varlık
Dergisi’ne teşekkür ederim, Varlık hep ilk aşkım olarak kalacak, ona şüphe yok.