Tarihin, sanatın,
felsefenin karmaşık, akronik olduğunu düşünmüşüzdür çoğun, Onun, Quadrivium'un
karmaşık olduğunu düşünmemizin nedeni çevresinde yer alan derin/karmaşık
alanlarda gereksiz yere çoğun gezinmemizdir, bir hapishane… Duvarın içindekini
görebilmek her zaman zor olmuştur. Renksiz ve tatsız o alanı keşfetmek zordur.
İlla bir elvan alanından bahsetmek gerekirse, onu dikkatlice keşfetmek gerekir.
Yazın, felsefe ve sanatla
iç içe olalı yaklaşık yirmi yıl oldu. Bu yirmi yıl içerisinde, karşılaştığım en
ontolojik sorun, düzgün bir alanda yol alamamak bir sorunsal olarak karşıma
çıktı sanat, çünkü anlaşılması gereken kitaplar ve yapıtlar söz konusuydu.
Üniversite yıllarında öğrendiğim düzen bağı, ki bu bağı okulda öğrenmiş olduğum
için Sanat Tarihi Bölümü’ndeki tüm öğretmenlerimi saygıyla selamlarım, ancak bu
yeterli olmuş mudur, yöntemin bungun olduğu zamanlarda, zincirin halkasına
nasıl ulaşacağız, nasıl ulaşacak imkanı olmayanlar, ya da zincirin halkası var
mıdır? Örneğin Batı Felsefesi’ni öğrenmek nerede başlar, nerede biter veya bir
öğrenciye şiir/yazın nasıl öğretilmelidir; Bu konu üniversiteler için sorun
olmasa da, liselerde hâlâ sorun. Haliyle bu konu eğitim-öğretimle uğraşanların
konusu olmuştur, benim egemenlik alanımda olan bir sorun değildir bu, değil
midir?
Yazıya yeni başlayanların
çok büyük bir bölümü ne yazık ki, hatalı yöntem ve yol göstericiler sayesinde,
nereye ulaştıklarını ilerleyen yaşlarda keşfederler. Benim gibi on dokuz
yaşında yazıya başlayan ve bugün kırkına yaklaşan biri için bu sorun, okullarda
asla yerine getirilemedi, getirilemeyecek, hâlâ da devam eden bir süreç.
Geçenlerde okuduk, Melih Cevdet’in şiirini ne hale getirdiklerini. Galiba o
bilgi içrek bilgiye ulaşmak olarak kalacak, Size bir imparatorluğun sonunu
anımsatmıyor mu bu? Sanat, tarih, felsefe ve yazın, bir çeşit sezgi olarak kalmaya
mahkum, yöntemleri, önemsenmeyecek eğitimleri olsa da sanatçılar için de galiba.
Ne yazık, okullarda da sezgi öğretililebilirmi, ne yazık!