Girizgâhı
oldukça geniş bir kültürün içerisine nasıl girilir, bu kültür Doğu’yu ve
Batı’yı bünyesinde barındırıyorsa, ancak Doğu’dan kalanları hâlâ unutmadıysa,
bir eskil kentten bahsediyorum, Mardin…
Bir zamanlar
Doğu kültürü ilgimi epey çekerdi; dikkatlice okuduğum Amin Maalouf kitapları
Selçuklu Sanatı Dersleri sanki bu kültüre, Mardin’e iyice yerleşmiş. Osmanlı
Sanatı ise bu kültürün devamını bu günlere getirmiş.
Ben Hüseyni Makamı’nın oğlu Ovalı
Doğu kendini
kolay kolay tanımlamaz derler, nerede ne olacağını kestirmek zordur, mistik bir
havası vardır Doğu’nun, kentleri ne denli mistikse insanları da o denli yalın
ve nettirler derler, bu bakış bu kent için tamamiyle doğru. Hangi köşede ne ile
nasıl bir sokakla karşılaşılacağı benim açımdan sürpriz oldu, insanları ise
oldukça yalın bir dünyaya kendilerini açmışlardı. Ne denli bir yalınlık diye
soracak olursak, kentin karşısındaki ova kadar galiba, ova onlara bu yalınlığı
katıyor diye düşündüm çokca, oldukça sakin görünüşlü insanlarla karşılaştım burada. Belki de bana
öyle geldi…