Bilinç ne denli önemli. Gece!

RUMİLER, PALMETLER, MEANDER!

 



Herkesler bilirdi Diyar-ı Rum’da kaç dervişin hırkasına bulandığımızı. Bulanık bir havanın tam da ortasında halka halka olurken halk, kıyaslara dururdu hayatları. Elimde avucumda ne varsa delilerin vicdanı olurdu, deliler ki akıncılara bile meydan okurdu. Mevlevilerin yakarısı bitmez bir taç kapıya haykırışları vururdu.

Kentin Rumi yolundan geçerdim her gün, Horasan gibi içimdeki göçü hatırlar, bir sürgün gibi atımın yelesinden geçen rüzgar, başka kimlerden kimlere doğru. İşte tam da burada burada bak doğduğum yerde ne denli yakın olabilirdim bir lah’din ortasından geçen vurguna. Ellerini kavuşturan hisseler, dökülen tarihi sorgulardı bir Ermeni. Kızılcık kızılcık bakanların ilk sürgünü karışırdı yanardağlar gibi Soloi. Kent ki bundan ibaret, kimse uykusunda nergis kokan, kendine öyle bakardı. Bakar dururdu ardına, neydi en güzel olduğunu düşündüren.

Bir levant gelirdi, bir levant, kimselere bir diyeceği var mı emin değilim, kesip dururdu bu bakışı Roma. Toprak derdi simgelerle değişir bilmez misin? Günü geçmiş bir tablettir levanttan kalan, neyi anlatsam nereden başlasam bir azar. Halbuki kent payandasını çoktan almış. Ayasofya’nın ilk örneği de burada değil mi? Kimselerden kimse kalmazdı anlattıklarımda, uykulardan kalkanlar gene o sürgünü sorardı, bizden değil derdim, bak ta eskiden kimse korsan, ona sor! Kimse bundaki isyan. Dedem o eski küheylan kadardım çoğun, kibirle vurup duran dehliz, sorgular durur beynimde fırtına, bir bilmece. Hangi acıya döküldün derdi dedem, beni alıp giderdi. Bu kentin acısına daha fazla katlanma der, her keresinde uykumdan uyanır, secde eder dururdum buna.

Kimler kaldı, hangi Cumhuriyet diye sorarken, hangi uykusuzluk bu, beni uykusuz bırakan uzakta bir adada bile ay doğarken, ay ıpıssız bırakırken bir kuleyi, ay her şeyi dökerken ortaya, hangi ilden yola çıkardım, hangi İslam eli, hangi Cumhuriyet diye ona varsam, bütün renkler silinmiş onda da, terk! Bir kurnazlık mı bu ıssız elimde bırakan kenti. Kendi kendine olmayan mevsim. Olsun! Ben gene kenti ilkyaza bulardım, taç kapı, rumiler, palmetler, meander!

Yort Savul!

 

17/01/2024

Kemal TEKİN