Bilinç ne denli önemli. Gece!

ADI KAYIPLAR LİSTESİNDE

Bir şiir ve bir kitap: Mehmet Yaşın

Aya Sofya’nın Kubbesi

Altın ışık kubbe gökyüzüne açılmak içindi. Geçemedik
ve melekler geri uçtu o yoldan...
Dönmezler de şu saatten sonra.
Yüzlerindeki son ifade
Hayret! Her koşulda yaşamayı sürdürürmüş insanlar,
hatta tarihin tüm ortaçağlarını
üstlenerek kapatan böylesine karanlık bir kubbenin altında.

Kurtulduğunu sananlar ey,
Kimse kurtulamaz kıyametten. Çanları çalınıyor, Aya
Sofya’nın çanları. . .
Bedeli n’olursa olsun yırtmaya çalışanlar,
Ben kurtulmak istemiyorum.
[Hem suçluluk duygumdan da kurtulmak istemem
olası günahlarımın kefaretlerini terapistlere ödeyip...]
Hayatta kalabilmek istemiyorum şu içine sıçılmış toplu-lahitte
onun bunun gövdesini deşe dişleye.

Uzun sözün kıssası:
Şehrin sekizinci tepesiymiş Aya Sofya’nın kubbesi, kamburu imiş.
Öldürülen ölür, kalan cançekişir de can veremezmiş
Diğenis gibi azraille pazarlık ede ede, sınırda.

Genel yaklaşım, Ayasofya’nın Kubbesi adlı şiirde görülen melek imgesinin kavramsal bir değere dönüştürülmesi, hatta Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) tarihini bir nebze bilen bir alımlayıcının, imparatorluğun yok olmasının engellenmesinin, son dakikalara dek bir kurtarıcıya bağlanmasıyla bağlantılı. İlginç olan nokta şuydu ki, Futurizm’in (Rus Futurizmi, Almanları karıştırmamak en mantıklısı sanırım, çünkü bilindiği üzere Faşizme bağlanabilir.), başlangıcı da rahiplerin büyük kurtarıcıyla bağlarına dek gitmekteydi. Aya Sofya (Bilge Kadın, Ulu Bilgelik), kilisenin adıyla yüce kurtarıcıyla ilintiliydi. Ayasofya’nın Kubbesi adlı şiirde ise yüce kurtarıcıyla bağ hiçbir zaman gerçekleşmiyordu.

Gerçekten olan başka şeyleri de böylece doya doya temaşa ettikten sonra, ruh göğün içine girer ve yerine geri döner.(1)

Şiirde görülen biçimci yaklaşım, şiirin matematiksel-kuramsal-, doğrularını birebir oluştururken, bir sonraki şiirde görülen Zeyrek Semti ve Camii ulema sınıfının merkezlerinden birini oluşturması matematiksel yaklaşımın değerini anlatır niteliktedir. Yeni ideallerde artık eskimiştir. Oysa “melek” yeryüzündedir, ve yukarıya/göğe ulaşamaz, Zeyrek Semti’de eski, parlak günlerini yaşamamaktadır.

İşin bir diğer yanı da Rus Fütüristleri’nde görülen peygamberce tavrın sürmesiydi. Yukarıda Eflatun’ndan alıntılanan tam burada gerçekleşiyordu: Daire çevrenini tamamlamak zorundaydı. Nesnel yaklaşıldığında, günümüz “hız çağı”nda gayet mantıklı bir şemada gelişmekte şiir. Başka bir İstanbul mu anlatılmaya çalışılan?

Kuşku şairi başka bir yöne de çekmekteydi. Gök ile yer arasında bir seyir izlemeyen nasıl olur da kefaretlerinden bahsedebilirdi. Söz konusu olan ikisi arasında gidiş değil, bu dünyayla ilgili, benzerlik.

Toplumsal olayların tanrısal, ölümden sonraki hayata ait sayılması, ülkede olup bitenlerin kefaretinin ödenebileceği yanılsamasını doğuruyordu”(2)

Farklı bir dönem için söylenmiş olsa da, Ayasofya’nın Kubbesi adlı şiirden yola çıkarak Kıbrıs olaylarının kitabın tümünde anlatılanlarla doğrudan bağlantılı zaten. Ancak gizemli bir saflık ve Ayasofya’ya bağlanan bilgelik görülmüyor. “suç” insana atfediliyor.

(1)Eflatun, Phaıdros, çev: Hamdi Akverdi, Milli Eğitim bakanlığı yay.,Ankara, 1997,syf 54.
(2)Modernizmin serüveni, der: Enis Batur, YKY, 1997, İstanbul, 1997, syf 111.