Bilinç ne denli önemli. Gece!

AHMET ÖNER GEZGİN'İN BİR FOTOĞRAFI



Genel Ağ’da gezerken rastladım, onun fotoğrafına. Genel Ağ’da neyi aradığımı bile hatırlamıyorum şu anda…

Üstgerçekçilik (Sürrealizm), ressamlarından, o ressamların takipçisinin birinin resmimi, bu diye duraladım: Bir resme benziyordu. Anımsamadığım, unuttuğum bir ressam, resmi mi?

Bu fotoğraf 1989 tarihli. Deneysel Fotoğraf adını vermiş, çalışmasına, sanatçı. Benim kaçırdığım, art planında varsıl bir çalışmanın olduğu kesin bir yapıt. En azından fotoğraf-resim, bana, bunu anlatıyor.

Zeminin, Satranç Tahtası’nı andıran yapısı, perspektifin, artık, olağan, düzen içinde kullanıldığı zamanlardan sonra, üstgerçekçiliğe uzun bir zamandan sonra, yalınlıkla aktarıldığı günleri anımsatıyor. Zeminle bağ kuran, bir şahıs olduğunu anladığımız kişinin, çok yer gezdim, yoruldum artık arkamda bıraktığım şehirlerden der gibi bir hali var.

Öyle ya, Satranç Tahtası’nı andıran zemindeki her kare bir yeri bir alanı ifade ederken, kişinin-karakterin, duruş biçemi, günümüz çağcıl koşulları içerisinde, serseriliğin ifadesi olamaz.

Bir fotoğrafın, mekanın sınırsızlığı, mekanın geriye doğru gidişini de beraberinde getirir. Buradaki gidiş, planlı olduğu gibi, planın saçma bir ifadesinden çok, olanın yalın anlatımıyla ilgilidir. Üst-gerçekçilik, bu yalın anlatımın ifadelerinden en özgün olanıdır.

Yalın anlatım, perspektifi, tüm zemine başarılı bir biçemle yaymış, renk dağılımı ise bir fotoğrafın olmazsa olmazlarından değil –siyah beyaz-. Ancak bu fotoğraf da renk gerçekten önemli gibi. Kişinin renkle ifadesi bunun tanıtı.

Kaybolan her şey zamanla soğuyor, unutuluyor.