
Yaralar bir türlü kapanmıyor. Kayıplarda. Her kimi anlatsa da kişi, biraz da kendini anlatır. Çok ölüm gördüm, yoruldum, çoğu yaşasa da bu ölenlerin, sen de onlardan biri olabilirdin.
Sert kış iklimlerinde, Beytepe’de kolkola girip sert adımlarla yürürdük. Kızılay’da bir akşam ölümü düşünürdük. Kötü şarapla peynir, saçma sapan tartışmalar…gerçeküstücülük, dışavurumculuk…
Ben de sana ait bir resim kalmamış. Hayır fotoğraf değil resim, düpedüz resim. Şiddetli bir resimin. Walkman dinleyen, garip yaratığın resmini isterdim mesela. Bu resim güncel değil ki demiştim, neden yaptım bilmiyorum ama, bir walkman ekleyiverdin, resimdeki şahsın eline. Gayet de güzel oldu.
Bahadır Boysal’ın çizimlerini beğenirdin. Birkaç çiziminde vardı dergilerde. Ben de beğenirdim o çizimleri…Ben böyle yazıları hiç yazmadım, şimdiye dek, zaten olmuyor da, ne ki bu, paylaşmak gerekti bazı şeyleri, yeterince paylaşmadık. Bahçe de kalmadı, bahçeden şu genel ağ dışında indirdiğim resmin dışında. Işıklar içinde yat.
Akıl uzaklaşıyor gittikçe, dışavurumcu atalarımızdan anmalık…