
Atari Salonları’nda karşılaştım ilkin bu karakterle. Çocukluk işte, tuhaf sesler çıkartarak sağa-sola saldıran, bilgisiz, bilinçsiz bir karakter/oyun.
Dövüşen, yaygara çıkartan, sağa-sola sataşan karakterlerin gençleri, çocukları etkilediğini belirtmek ise saçmalık. Çocukların kendilerini tuhaf karakterlere yakın görmeleri o kadar önemli değil, zaten bu karakterleri, gündelik hayata iyice girmiş durumda.
Sanal karakterlerin en büyük özelliği gerçeklik zemininde kendilerine yer bulamamaları. Peki nasıl oldu da, on, on beş yılda kendilerine yer edindiler; kanıtı zor olan, ancak bir veriyle yer edinebilen durum: Kasabalarda bile, kitle iletişim araçlarına rahatça ulaşabilen, ancak kişilik oluşturmak da başarısız olan, bu kişiler eğitim-öğretimdeki yetersizlikten de kaynaklanan tipler, aralarında eğitimli de çok ya!.. Özetle sindirilememiş bir yaşam, her şeye karşı olmalarına da birlikte getiriyor. Bilindik durum.
Benim çocukluğumda, ilk gençliğimde, bir oyun, bir eğlence diye gördüğümüz atari/bilgisayar oyunları, gençleri neden olumsuz etkiler oldu. Rol-karakterlere neden ulaşamıyorlar da, bilgisayar/televizyondaki karakterlerden etkileniyorlar. Gençlerin odalarından dışarı çıktıklarında karşılaştıkları, bir cehennet belki ondan, sosyolog, psikolog vb. değilim.
Oyun değilmişsin Fighter.