Abelardus’un kendisiyle savaşımı su yazıtlarında kayıtlı değildir. Ancak gömüsünden çıktığına göre, birbirine benzemeyen hiç birşey kavuşamaz. Bu örneği çoğaltamaz Abelardus, su yazıtları ise Göksu Deltası’da kaybolup gitmiştir.
Kimdir Abelardus, kaynaklara göre dinden çıkmış bir keşiştir, on üçüncü yüz yıl da yaşamıştır. İznik’te büyükçe bir kiliseden hacı olmak için ayrılmış, yolda ne olduysa olmuştur. Ihlara Vadisi’nde dinden çıkmıştır Abelardus, su yazıtlarını da yanına alarak –bir çeşit hırsızlık- kilisesine de ihanet etmiştir kaynaklara göre. Bu söylence de Abelardus’un ihanetinden sonrasında, Göksu Deltası’nda tanıştığı bir dervişte ön ayak olmuştur. Abelardus, Mut’taki gösterişli kiliselerine de uğramış, hatta heybesinde su yazıtları birkaç gün konaklama imkanı bulmuştur, kimsenin şüphelenmesine de imkan vermemiştir.
Göksu Deltası kıyısında tanıştığı, bir ağacın altında soluklanan harabat, Abelardus’a söylenceye göre bir şeyler söylemiş, Abelardus’ta dervişle gezer olmuş. Kervansaray kervansaray birlikte gezer olan iki yoldaş, pek kimsenin dikkatini de çekmez olmuşlar. Abelardus bu geziyi planlı mı gerçekleştirdi belirsiz, onun kurnazlığı ile ilgili kimi yerlerde ufak tefek hikayeler yazılıdır…
Bir gün derviş, Abelardus’a heybendeki yazıtları kendisinden neden sakladığını sorar. Şüpheci bir yapıya sahip olan Abelardus, ister istemez çantasının kurcalandığını düşünür, ancak dervişi az buçuk tanıdığından şaşkınlığı daha fazladır. Abelardus bir şey saklamadığını iddia edecekken, derviş ona levhadaki kelimelerden ikisini söyler; Abelardus, şaşkına döner, sohbetleri derinleştikçe derviş Abelardus’a, sen iyi yapmazsın, o elindeki levhaları at gitsin bir yerlere, mümkünse akan bir büyük ırmağa der, ikimize de zararı olur, seni her yerde arıyorlar, yakında da bulurlar, sana çok fazla dokuncası olur der. Abelardus, zaten başının belaya girdiğini böyle devam etmesinde bir dokunca olmayacağını söyler. Ancak bir gün levhaları kaybettiğini dervişe söyler; Derviş anlamıştır Abelardus’un yaptığını, ardından levhalarla ilgili son kez konuşurlar ve derviş bir gün ortadan aniden kaybolur. Abelardus kısa bir süre sonra, kendi yoldaşları tarafından yakalanır, ancak yoldaşları levhaların yanında olmadığını ve Abelardus’un levhaları aldığını bir türlü ispatlayamazlar, Abelardus işkence nedeniyle ölür, ağzından tek kelime çıkmaz. Tek söylediği söylenceye göre levhalardan yorumlayarak söylediği kelimeler dökülür. İlk tümcem Güneş’in Doğu’dan doğduğudur, son tümcem ise her şeyin kaybolduğudur. Buna göre hiçbirşeyin varolamayacağı, var olsa bile bilinemeyeceğidir. Ey gök der hiçbir zaman ona kavuşamayacağım.
Benim yaptığım kazı çalışmaları sırasında, rastlantı sonucu bulduğumuz, Abelardus’un hikayesi beni oldukça şaşırttı, gömütünde yanına sıkıştırılmış bir deri parçasını ne yazık ki tam çözemedim, -okunan bölüm birbirine benzemeyen hiç bir şeyi varolamayacağı bölümüydü- kaynaklarda Abelardus’un hikayesi birazcık böyle anlatılır. Kim bu Abelardus, peki o derviş kim, bir halk hikayesi mi?
Kimdir Abelardus, kaynaklara göre dinden çıkmış bir keşiştir, on üçüncü yüz yıl da yaşamıştır. İznik’te büyükçe bir kiliseden hacı olmak için ayrılmış, yolda ne olduysa olmuştur. Ihlara Vadisi’nde dinden çıkmıştır Abelardus, su yazıtlarını da yanına alarak –bir çeşit hırsızlık- kilisesine de ihanet etmiştir kaynaklara göre. Bu söylence de Abelardus’un ihanetinden sonrasında, Göksu Deltası’nda tanıştığı bir dervişte ön ayak olmuştur. Abelardus, Mut’taki gösterişli kiliselerine de uğramış, hatta heybesinde su yazıtları birkaç gün konaklama imkanı bulmuştur, kimsenin şüphelenmesine de imkan vermemiştir.
Göksu Deltası kıyısında tanıştığı, bir ağacın altında soluklanan harabat, Abelardus’a söylenceye göre bir şeyler söylemiş, Abelardus’ta dervişle gezer olmuş. Kervansaray kervansaray birlikte gezer olan iki yoldaş, pek kimsenin dikkatini de çekmez olmuşlar. Abelardus bu geziyi planlı mı gerçekleştirdi belirsiz, onun kurnazlığı ile ilgili kimi yerlerde ufak tefek hikayeler yazılıdır…
Bir gün derviş, Abelardus’a heybendeki yazıtları kendisinden neden sakladığını sorar. Şüpheci bir yapıya sahip olan Abelardus, ister istemez çantasının kurcalandığını düşünür, ancak dervişi az buçuk tanıdığından şaşkınlığı daha fazladır. Abelardus bir şey saklamadığını iddia edecekken, derviş ona levhadaki kelimelerden ikisini söyler; Abelardus, şaşkına döner, sohbetleri derinleştikçe derviş Abelardus’a, sen iyi yapmazsın, o elindeki levhaları at gitsin bir yerlere, mümkünse akan bir büyük ırmağa der, ikimize de zararı olur, seni her yerde arıyorlar, yakında da bulurlar, sana çok fazla dokuncası olur der. Abelardus, zaten başının belaya girdiğini böyle devam etmesinde bir dokunca olmayacağını söyler. Ancak bir gün levhaları kaybettiğini dervişe söyler; Derviş anlamıştır Abelardus’un yaptığını, ardından levhalarla ilgili son kez konuşurlar ve derviş bir gün ortadan aniden kaybolur. Abelardus kısa bir süre sonra, kendi yoldaşları tarafından yakalanır, ancak yoldaşları levhaların yanında olmadığını ve Abelardus’un levhaları aldığını bir türlü ispatlayamazlar, Abelardus işkence nedeniyle ölür, ağzından tek kelime çıkmaz. Tek söylediği söylenceye göre levhalardan yorumlayarak söylediği kelimeler dökülür. İlk tümcem Güneş’in Doğu’dan doğduğudur, son tümcem ise her şeyin kaybolduğudur. Buna göre hiçbirşeyin varolamayacağı, var olsa bile bilinemeyeceğidir. Ey gök der hiçbir zaman ona kavuşamayacağım.
Benim yaptığım kazı çalışmaları sırasında, rastlantı sonucu bulduğumuz, Abelardus’un hikayesi beni oldukça şaşırttı, gömütünde yanına sıkıştırılmış bir deri parçasını ne yazık ki tam çözemedim, -okunan bölüm birbirine benzemeyen hiç bir şeyi varolamayacağı bölümüydü- kaynaklarda Abelardus’un hikayesi birazcık böyle anlatılır. Kim bu Abelardus, peki o derviş kim, bir halk hikayesi mi?