Bilinç ne denli önemli. Gece!

Zor Kitap: Huyname

Huyname’yi ilk elime aldığımda, okumaya başladığımda, aklıma ilk gelen şey çok “garip” bir dil, çok “garip” bir yaklaşım oldu. Diri bir şiir, diri bir kitap olabilir mi sorusu da aklıma takıldı. Öyle ya böyle bir kitabın ortaya çıkması için, epey bir kronik bakış olmalıydı, kendi tarihinde oluşurken, akronizme dönüşürken dizeler, bir “heyecanla” örtüşüyordu sanki.

Tam anlamıyla kavrayabilmiş değilim Huyname’yi: Dize, dize bir yapı sökümcü gibi kitabı elime aldığımda, tam yerine oturuyor dizeler, şiirler, hani benim dünyamda değil bu şiirlerin varoluşu, oturuşu, sözlük anlamıyla incelediğimde kelimeler oluyor bu, dikkatli okumalar gerekli, ardı ardına. Bir boşlukta kalmanın, boşluğu sözcüklerle oluşturmanın kitabı, Huyname. Böylece bir oluşa dönüşür, yeni bir yeri –şairin dünyası- bulunduğu düzlemde değerlendirmek, yeniden görmek, görüneni yaklaştırmak denebilir. Şairin Lirizmi ise yeniden kendini oluşturur, “imgenin efendisi”. (Örneğin: su durgunluğunda derinlik, helak sûresinde suret diken helal vb. Evet, bu kelimeler vardır, ancak, yeni anlamları, şairde varolur, imgenin ne olduğunu kavramakla oluşur, bu yaklaşım.), kendisidir, verilen tarihle oluşmaz. (Lirizm oysa, klasiğe en yakın olanıdır, belki bakışımız değiştirmeliyiz lirizme değgin.) Zaten, Huyname biraz da yeniden oluşan, tersten/tersi okunmayan, okunamayan, -dilin tam içinde- bir tarihi serer, okuyucunun önüne.

Bu kitaptaki tarih ise “zorbalar”ın tekrar sorgulandığı bir yerden seslenir. (bu ters okumalar, ötekinin dilinde varsa olasıdır, öyle ya, dalgınlığın küpeştesinin tersi, ne, benim dilimde böyle bir kelime yok…) İlk tapınmaların, ilk ekinin zamanına bağlanabilir mi bu yaklaşım, tarih anlayışı, ancak şiir dışarıdakini katmıyor işin içine, ta ki şu bildiğimiz bir yer varsa şiirin içinde, bize, okuyucuya söz hakkı bırakır, biraz da bundan “cesaret” alınarak, eleştiri, yergi yer edinir ya. Ben eleştiriyi tercih ettim.

ve killenen kır bozumu tekerlemeler:
kibele anası semizdir, çocukları temizdir.

Kırbozumu (syf-14)

Zaten hemencecik, bir durum değerlendirmesi, yapılır, bize öğretilen im, tarih sorgulanırken. Lirizmin sorgulaması yapılırken ise, şair, o im içinden bakmaya başlar, zaten uzak değildir, ötekine, şiirler “biz”e uzağı anımsatsa da. Buradaki öteki Bizansla başlar. Eflatun Tortu Şiiri’ndeki renk, tek bir izlekle kendini var etmez. Bizans’ın resmi rengi, Erguvan, imparatorluk rengi erguvan, eflatun rengine en yakın olanıdır. Platon’un diğer adı. Burada şunu sorabiliriz, ikilemdeki nedir, eğer bir sonraki sayfalarda Köklü Şiirler’deki simgesel temellükle karşılaşmasak. Tarihi bilen, sorgulayan şiirlerde var demek ki bu betik de. Peki, “o”nu –bireysel, ya da toplum tarihi- anlayabilmek için epey dikkatli, dingin olmak, araştırmalar yapmak gerekir. Evet, dinginlik, Yerel Kuşlar Şiiri’ni okuyunca, başlık bile, sorgular, birazcık daha dışarıdan uzaktan bakmayı.

evrenseli sorguluyordu yerel mahkeme.

Yerel Kuşlar (syf-21)

Uzaktan bakanlar, bakılan tarih, ötekinin ne kadar hatalı görülebileceğini, bir kere daha akla getirir. Öteki de bizim “kusurumuz”u bilir zaten. Bu kitap da tarihe bakış da önemli bir yere sahiptir (Recil gibi, kullanımı günlük dilde hiç olmayan, bir sözcüğün bölüm adına verilmesi tek başına yeterli değildir, ard planı olan okumalar sonucu gibidir, sanki, öyle değilse, bir tek dize de şiirde saklı kalması daha mantıklıdır, bana kalırsa.)

ve günah çıkarmak için
gülü-veren bir soyuz
dudaklarımızda dövmeler
fanilik ermiş dilimize

Akar Tarihi (syf-23)

Güçlüler içindir neşe, şairin deyişi:

erk sahibine akar dipsiz neşe.

IV. (syf-26)

Karaşın Tarih der Ece Ayhan, bir imin önde duruşu nedir bu im: Ötekinden bakmak, önemsediğim bir dize:

kalakalır tarihi tüy üzerinde yalpalayarak geçiren hummalı sivil

Uykusuz Dalışlar (syf-29)

Evet, bir otuz sayfanın sonunda, ortaya çıkanlar, diri bir şiir, sorgulayan, kendinde bir tarih anlayışı, kaybolan anlam, erkin kütleselliği. Daha çok “anlam” vardır onun şiirinde. Nedense beni onun şiirine çeken, şiire başladığım on dokuz yaşımın hevesidir. Hayır on dokuz yaş şiirini yazdığını söylemiyorum. Bazılarımızın kaybettiği bir heyecan (Evet, Murat Ağabey yanılmışım, bu kitapdaki şiirler daha etkileyici). Onun heyecanı, eleştirilerinde de sürer, aynı güzel heyecanın diğer kitaplarında da sürmesi dileğiyle…

zahir; bun yürek kâh kılık kâh kehanet


Murat Üstübal:
Huyname: İstanbul, YKY, 2008