![]() |
30. yıl anısına |
Çocukluğumdan bugüne pek çok şey
değişti. Değişmesi de gerekiyordu zaten. Ancak bu değişim, ahlaki, sinir
dizgelerini yerle bir edecek, devletin temelini oluşturan belirli unsurların
değişimiyle mi ilgili olmalıydı. Eğitim dizgesinin yetersiz olduğunu
söylediler, ancak bizlerin yetiştiği nesilde mühendislerden, doktorlara,
sosyologlardan, şairlere dek pek çok kişi yetişti.
2. Dünya Savaşı’ndan kalma bir
eğitim sistemini de hiçbir zaman savunmadım, ancak şunu bilmek gerekir: 80
küsür yıldır yerli yerinde olan pek çok değeri değiştirmeye çalışırsanız pek
iyi sonuçlar elde edemezsiniz. Asıl sorun kimin neyi ne kadar paylaştığından
ziyade, bu günlerde kim neyi ne kadar ‘kötü’lere ulaştık. Yazık geçmişte
aldığım temelimi oluşturan ilk öğretim eğitimi ile aramda şu an da uçurumlar
var. Pek çok iyi şey geride mi kaldı, birer hastalıklı yapı bozumu içerisinde
miyim? Hiç mi sinir sisteminde belirsiz yargıları kovacak erke sahip
değildiniz, ne yaptı bu ülke size. Unutmayalım ki geçmişten gelen ahlaki devlet
ilkelerini revize etmeyip, yerine yenisini getirmeye çalışan yıkıntı
devletlerle doludur geçmiş. Yıkmak yerine revize etmek, rafine olanı ortaya çıkarmak en alımlı
düşüncemiz olmalıydı. Bu konu hakkında sayfalar dolusu yazılabilir, birer
“otantik” olmak, kadim olmak, kültürel olanın derinlerini bilmek, ancak böyle
yazınca hemencecik “Osmanlı” oluveriyoruz, tamam iyi de Ben Cumhuriyet’i
anlayamayana Osmanlı’yı nasıl anlatacağım. Bu tamamen hangi medeniyetin
içerisinde olmakla ilgili, ne batı, ne doğu, kendi kültürümüzü yaratmak. Oysa
hâlâ Çamlıca gibi bir yere Cumhuriyet’den değil, Osmanlı’dan, onun klasik
etkilerini taşıyan bir ibadet mekanı oluşturmakla uğraşıyoruz. Bu ibadet
mekanını da örnek olsun diye son tümceme ekledim, galiba kurtulamayacağız bu
umutsuzluktan, ancak hâlâ şansımız var diye usumdan geçiyor. Biz neyiz ki
demeyi bırakmalıyız belki de!..