Manzara
seyretmek neden bir gereksinimdir, herkes bir maviye hayran hayran bakabilir,
çoğu kişi için bir manzara resmi, fotoğrafı evinin duvarlarını da süsleyebilir.
Bir manzaranın olmazsa olmaz koşulu perspektifinin kalıcı etkisiyle de ilgili
şüphesiz. Kendine ait bir alan oluşturmakla bağlantısıysa çok sonraları
gerçekleşiyor. Fotoğraftan anlayan kişilerin çoğu içinse manzara, itinalı bir
fotoğrafa dönüşüyor. Ölümle yaşam arasında çekilen çizginin dolaştığı bir yerde
beliriyor fotoğraf.
Dalışla ilgilendiğim için her iki resmi de görünce burası ne güzel bir yer, ne güzel bir dalış mekanı olur diye aklıma geldi. Hayaller çocuklara mahsus bir heyecan, alan olduğu için uzun süredir hayalin peşinde de koşmanın anlamsız olduğunu anlatan resimlerin peşinde de gitmiyorum artık. Resim kendini süsleyen belirsiz bir limandan ibarettir. Kendime ait bir çerçeve var bunun ötesinde ne olduğunu merak etmiyorum, çünkü bu merak benim yapabileceğim bir uğraş değil. Herkes sınırlarını ve haddini bilmeli değil mi?
Sınırlardan
bahsetmişken resim nasıl oluyor da benim sınırlarımı zorlamak için hem Ölüler
hem de Yaşam Adası’nı karşıma bir perspektifin belirsizliğiyle getiriyor.
İnsanın hayal kurması onu hayvandan ayıran özellik mi? Hiçbir zaman öyle olmadı
bu konu. Beni ilgilendirmeyen bu belirsiz manzara yaşantıma ne katkı
sağlayabilir?
Yaşam Adası’na baktığımızda bunun karşılığını görüyoruz sanki; ressam yaşayanları, toplumun, arkadaşlarının içinde, çevresinde resmetmiş, birlikte kurulan her şeyle birlikte vardır yaşamak mı demiş? Yoksa ölü olmak çevrende kimsenin olmaması mı? Seni yalnız bırakmayan bir kişi mi ölü olmak? Öyle ya Ölüler Adası’nda bir tek tabutun yanında eşi olduğunu varsaydığımız bir kişi ve kayığı kullanan var.
Çevrem hiçbir
zaman çok kalabalık olmadı. Bu benim tercihimdi daha çok. Çevremin kalabalık
olmasını tercih eden, neredeyse bir Dionysos Ayini’ne, eğlenceye düşkün biri
olmadım. Ölüler Adası’nda olduğu gibi çoğun çevrem bir duvarla çevriliydi. Yani
beni anlayan pek çok kişiye meraklı olmadım yaşantım boyunca. Bu benim bir
yaşamadan ölmüş olma ihtimalim üzerine mi şekillendi bu resimi dikkate
aldığımda. Yoksa çevremden uzak durun, hayallerim başka demek mi?
Bir de
Yaşayanları dikkate aldığımda adanın çevresinin her şeye açık olduğunu
görüyoruz, bir manzara hevesine daha yatkın sanki yaşayanlar. Yaşamak hep bir
şeylere açık olmak anlamına da geliyor şüphesiz.
Ressamlar,
becerikli ressamlar şüphesiz, Göstergebilime çok yatkın insanlar. Yani
gösterilenle, gösteren arasındaki ilişkiye çok egemenler. Bir şeyi resmederken,
resmettikleri şeyin yan anlamlarını, ifade
ettikleriyle, geçmişten gelen simgesel erkin alan bilgisine çok hakimler. Şimdi
resme tekrar baktığımda, ne çok şeyi gözden kaçırdım diyen kaç kişi var!
Resimler: Arnold
Böcklin; Ölüler Adası ve Yaşam Adası
1. Resim: Ölüler
Adası
2. Resim: Yaşam
Adası