Bilinç ne denli önemli. Gece!

Kalbime Benzer Taşları

Özenle kırkından geçtim yazının. Kırk satır mı, kırk katır mı derdim kendime. Elbet hiç biri olmayacaktı. Özenle yazdığım kişide kalmadı yanımda, benim için şarkı söyleyen kimse yoktu, kim vardı ki oturup onsuz bir şarkıyı paylaşayım bir bar taburesinde. Kendime bir yer, mekan bulmamın ne denli zor olduğunu anımsıyorum. Israrla ıssızlık biriktirdim. Israrla sorduğum yalnızlık vardı yanımda, bunları kimseyle paylaşmam diye bir dere kenarı aldım kendime.

Aslında dağ havası da iyi gelmez bana, midemi bozarım büyük olasılıkla. Bunları düşünürken kimi, kimseye şikayet edecek halimde yok, bir zaman mı bu, bir süre kalırsam, bu yazıyı bırakacağım. Okunur hicaz makamı, dinlenir?

Bir kent hikayesi uydurdum kendime, çocukluk limanım var mı adı Rüzgarlı Burun olan bir denizine girdiğim, yüzme öğrendiğim yerde. Gidecek dedim, uzağa gidecek, ben kalacağım öyle, o kentimizi ve beni bırakıp gidecek, zaten telefonumu da açmıyor bir öğleden sonraya salıp beni… Kentim var mı?

Lefkoşa oldum; öyle uzaktan baktım Kıbrıs dağlarına, eskileyinde öyle bakardım, bir tek fark var, hâlâ dipdiri durur gençlik, yani o, uzak kent..!O kente vardım mı..!

Öyle değilmiş yaşantım, onun ikliminde iyi niyetinden şans çekeceğim sanmadım, var mıydım..? Yalnız inandım, bir kez inandım, bir eskil casus gibi tüm ciddiyetimle bir kişiye inandım. Eski bir türkü; çürüttüm sol yanımı…

Ben yalnız keyfini çıkarıyorum… Yetişmeye çalışıyorum bir öğle arasına. Yetişemezdim, bilirdim, aradan geçen hafta sonra çaldırıp telefonu, yetişemeyeceğimi bilerek bir yemek sonrasına, öyle olacağına. Kendimden uzağa heyecana varsam, neydi varılamayan aksan, o uzağa…

Bir sarazenim sonra bunları bana neden anlatırsın demiştim içimden Bizansı anlatana, ama sarazen ne ki..! Bahçe ne, bülbül ne..! Zülfü semen sây…

Bir kasabalıyım ben dedim. Bütün kasabalılar gibi yalnız misafirlerimiz, akrabalarımız olurdu akşamları. Bilmem taverna, bilmem hovarda gece. Bir sahil kasabasındanım ben… Çok az bilirim geceyi, gecenin dehşetini, denizin mavisi, esmeri. Şarkının içlisi! Yakamozda, çardakta söylenen içli türkü. Bilmezdim böylesini…

Bugün öğleye ve hep uzağa yenildim.