Bilinç ne denli önemli. Gece!

BİLGE KARASU



Bilge Karasu’nun yazdıkları bana hep ayrıksı gelmiştir, tuhaf bir yan vardır, yazdıklarında. Emanuel Karasu ile yakınlığını okuyunca, birden, dışarıdan bir kişi kendiliğinden ortaya çıktı. Hayır, dışarıdan bakışı onun uzak oluşu anlamında değil, biz, siz gibi bir sınıflama içinde hiç değil. Eskiden beri bize çok uzak görünen, hâlâ tartıştığımız bir gerçek şehirli kültürünün, belki biraz da kentsoylu duruşun ne demek olduğunu anımsatan yazılar. Bu varoluş, bizim yazarlarımızda, şairlerimizde dışarının kültürüyle beslenmişe dönerken, “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” deyimini kendilerine yakıştırırken, Karasu, “salyangozu satmak” niyetine hiç uğramamıştır, bizim içimizde gerçekten varolabilen, bir kentsoylu ekini barındırmıştır, Anadolu’yu bilen, anlayan, Avrupa Kültürü’nün, bize dönüşen,. kılı kırk yaran yazarı Karasu.

Karasu, gerçekten ayrıksı bir yerde durur: Şehirdendir o, bizim tanıdığımız şehirden değildir, kasabadan tanıdığımız komşu ise hiç değildir. “ben derin deniz balıklarının yüzüşünde kör dalgın” diyerek kendini, ifade etmeyi başaran ender yazarlarımızdandır.

İşin açıkcası, onun nasıl yazdığı beni hiç ilgilendirmedi, genelde yazarlarımızın, şairlerimizi nasıl yazdıklarını, merak ederim, nereden hareketle, hangi perspektifle yazdıkları önemlidir, eleştirilerimin böylece yerli yerine ulaşma olasılığı fazladır, övgülerinde. Nasıl yazdığını merak etmeden severek okuduğum bir yazardır Karasu, hatta tek yazardır. Şair çoktur ama dediğim gibi merakla incelerim nasıl yazarlar diye, Karasu nasıl olduysa benim limana uğrayan bir yazar.

Kızlar onun yazdıklarını, ya beğenirler, ya da nefret ederler, benim tanıdıklarımın söyledikleri budur, ortası yok. Kim yazdı anımsayamadım: Karasu der, Avrupa’da yaşasaydı, çok daha şanslı olurdu, haklıdır, otuza yakın dille içli dışlı olduğunu söylerler Karasu için. Kişisel yaşamını onaylamasam da, nefret etsem de, Karasu, uzun bir geçmişin, saptırılmamış bir oluşumu.