Adam Sanat Dergisi’nde o yıllarda her ay bir şiiri yayımlanırdı, yanı nereden baksam, bir kitap bütünlüğünde şiirini okumuşumdur, kitabını hiç okuyamasamda. Zaten çok istememe karşın kitabına ulaşamadım. Adam Sanat gibi bir dergide şiirleri, öteki şairlerin yanında biraz garipsediğimi de yadsımayacağım, diğer şiirlerin yanında farklı bir “gusto”. Birbiriyle bütünlüğü hiç olmayan, tabir yerindeyse, tamamen soyut anlatımla ilerleyen dizeler.
Bu dizeler Ece Ayhan’da olduğu gibi, gizli saklı köşelerde gezinmezdi, parıldayan bir şeyler vardı, onun dizelerinde, onca anlaşılmama gayreti gösteriyor gibi görünsede.
Uçarı’nın, Süreya ile bir tartışmasını ise yıllar sonra, Hürriyet Gösteri Dergisi’nde okuduğumda, onun şiirlerini biraz daha anladım, sanki Süreya’nın her zaman yaptığı, yalnızca zeka örneği olan saldırılarından birinin hedefinde gibiydi, neyse tartışma tatlıya bağlanmış sonra.
Şiirleri neden Ece Ayhan ya da diğer dönem şairleri gibi değerlendirilmedi, öteki dönem şairlerinden hiç farkı yok fazlası bile var oysa, Ece Ayhan gibi şiiri kara değil, naif mi belirsiz, oldukça karmaşık ancak, sanki bir yerlerden bir yerlere sesleniyor gibi şiirleri, okuru anlamsız bırakıyor bir an, işte bu “kara” olmayan, Alıce Harikalar Diyarı’nın olumlaması gibi geldi bana, hayır Alice değil, kendi şiir evrenini olumluyor.
Gene de şiiri üzerine, ciddi bir araştırmayı hak ediyor, Ercüment Uçarı.