Bilinç ne denli önemli. Gece!

Militanlık, öteki ve nedir bu çektiklerimiz



Bilim dalları arasında maddi kültür eşyalarını incelemesiyle –bu deneyselliği getirir-, Sanat Tarihi, Tarih bilimine göre daha gerçek bir yönteme sahiptir.

Kullanılan ikonlar, ister kutsal olduğu kabul edilen, isterse gündelik eşyalar içerisinde rutinliği kabul edilenlerden olsun, kişi nesnelerle kendini ispatlamaya çalışır. Göstergelerin dışına çıkan ispat ise pek azdır: Büyük bir mercekle bakılırsa, “toprağın simgesel olarak temellük edişi” denir, Oleg Grabar’ın deyişiyle bu yaklaşıma. Küçük bir mercekle bakılırsa militarizm, küçük derebeyi olma hali, ulusal tabanlı federatif yapı adı verilir. Herkesin bir bayrağı vardır ancak, yüce devletin bayrağı ayrıdır. Simgesel vargılar, -kişiler demeli belki, yöntemleri değil- hep önemini koruyacaktır.

Bayrak, bu simgesel değerlerimizin en başında gelenlerindendir. Güncel değerler içerisinde ise gösterenleri çarpıtanların kaypaklığı yüzünden, adeta Amerika Birleşik Devletleri ile aynı platformda yer alırız, aldırırlar. Zaten gösterenler yerli yerinde değilse gösterilen, gösterge bilimsel bir temel olmadığından, “popülarite”sini sürekli arttırır. Gösterge işlevini yerine getiremediğinden, yapı kaypaklığını, belirsizliğini korur, bu da devlet adamlarının bilimsel bir veri ile bakmalarının önünü her nasıl oluyorsa keser.

Simgesel bir değeri olan bayrağın yapısal bir değeri nasıl olur, zaten akılları karıştıran da budur, bayrağı yalnızca simgesel değerle düşünmek, “nerede” sorusuna hiç sokmamak onu. Onlarca Atatürk olduğu gibi –Atatürk tarihdeki yerini almalı simgesel değeri var onun vb, yaklaşımlar- zaten onlarca bayraktan söz edebiliriz. Bayrak “nerede, nedir” sorusuna karşılık gelebilecek bir değeri daha vardır ki, bu en ilgimi çekenlerden biri olmuştur, kösnül değer. Bayrağı iç çamaşı olarak giymek, “yabancı” ülkelerde malum, bayrağı nerelerine giydikleri. Simgenin, kösnül yapıya ulaşması, onun en büyük yapı sorularındandır. Militarize etmek “böylece” yığınla bayrak oluşturmak. Militarizm.

Türkiye Cumhuriyeti’nde bayrak bir ülkeyi temsil eder, tek tek vatandaşları değil, tek tek vatandaşların aidiyetini de değil, bu varoluş kolektif bir varoluş mudur, sorgulamak isteyen sorgular, haliyle bayrağı tişört olarak giyenler iyi niyetli olabilirler, ancak, şimdiye dek yazıda beliren önermeler pek bunu göstermiyor.

Haymatlos olmak, bile isteye haymatlosluğu kabul etmeyi isteyenler çıkabilir, millet, ulus kavramına karşı çıkanlar da olabilir, bu ülkenin sınırları saçma bir yapıymış gibi gelebilir pek çok kişiye, ya da evlerine dek, bu millet yapısını sokmaya çalışanlar, militarize edenlerde çıkabilir, maddi kültür eşyası, manevi kültür eşyası karışabilir, lütfen insanları militarize etmeden bazı şeylerin sevilebileceğini unutmayalım. Kanuni’yi militarize etmek, veya onu devletiyle birmiş gibi algılamak… Devlet ile Kanuni aynı mıdır, tek adam mı bunlar, bize öğretilen tarihte hiçte öyle olmadıkları görülüyor, devletler tekler üzerinde ise zaten fazla yaşamaz? Gittikçe Atatürk içinde geçerli olacakmış gibi bu teklik… Zaten Tek Adam diye bir kitap var, biraz daha bilimsel olmalı bu konularda, Osmanlı Devleti’nin kaç asır dünyayı yönetti, Türkiye Cumhuriyeti kaç yıldır var, yapıları ne denli deşersek, ülkeler o denli sorunla karşılaşır… Ben nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti’nin yegane savunucusu değilsem, Kanuni’de Osmanlı’nın yegane savunucusu değildir. Örneğin o dönemde bile, Payitaht elden gidiyor diye veya istemezük diye pek çok kişi ayaklanmıştır…