
İnsan bedeni: Doğada yıpranmaya en açık olan bir örgenler topluluğu, biyoloji. Ancak, bu yaşantının ilk saatlerinden başlayarak değil, dünyaya geldikten sonra zoraki bir varoluş gibi karanlığın içine çekilme ve özel alan yaratmaya çalışan, sonraki varlık olma hali ve ussal bir tanıtın oluşumu hali midir? Esasında, nedenselliği olmayan bir varlıktır beden, onu sorgulama yetisi ise ilk haliyle, anneyle başlamayacağı kesindir. Teslis böyle demese de. Yukarıdaki paragrafa göre bu yargı süreci biçim içerik ilişkisini de sorgulayabilir, neyseki burada beden ve doğum ilişkisi yalnızca beden olgusunu kesin kanıt olarak karşımıza koyar, bu da içerikten çok biçimle mi ilgili.
Toprağın, suyun, atesin ve işte bilinen elementlerin içine doğan bir varlıktan bahsedersem, bu haliyle, eskil söylem biçim içerik falan filan sorularını öne sürer. Ancak burada kesin bir kanıtım var, pozitif bilime göre insanın ağlamasının nedeni, daha doğrusu doğar doğmaz ağlamasının nedeni, boğaza kaçan oksijenin, boğazı yakması diye açıklanır. Bu alanın zorunlu hale dönüşmesi, içerik, ifadeden çok temsil midir, yanıt açık gibi. İnsan oğlu kendini, bilimle sanatla yeniden yeniden oluşturur, oluşturur mu? Doğayla uzak ötekiyle savaşımını kaybettikçe, uzak öteki yeniden bir öncül oluşturur, iklim kaybı, iklim uyumluluğu, varoluş, yeniden bungunluğa girer, hangi saflık desem.
Çok şeyi kaybeden, çok şeyi ele geçiren beden, ve ondan kopuk olduğu varsayılan us (uzak öteki), mutlak savaşımdan yengiyle mi ayrılır, bu ayrılış popüler hatta terim kaygısı gütmeden söylersem güncel bir çığlıktan ibarettir.
Uzak Öteki: Bu kavram, öteki kavramıyla örtüşebilir, ancak burada bilinemezci bir kavramdan da bahsedebilirim, uzak öteki bir inanç dizgesi yerine geçebilir. Bu kavramı, ben kendi tanımımı geliştirmek için kullanacağım, hayalet, cennet, cehennem, tümünü içine alan bir terim olarak kullanacağım, ürettiğim bir kavram mı, evet, geist yerine de denebilir. Yabancılaşma mı, ilkeden yola çıkılırsa, bu terim başlık yerine kullanılabilir, ancak kullanılan başlığın, son zamanların basın deyişiyle ‘açılım’ sağlarsa. Zamanın efendileri gözüyle baktığım, şairler, filozoflar, gerçekten düşünenler için bir alan açar umarım.
Toprağın, suyun, atesin ve işte bilinen elementlerin içine doğan bir varlıktan bahsedersem, bu haliyle, eskil söylem biçim içerik falan filan sorularını öne sürer. Ancak burada kesin bir kanıtım var, pozitif bilime göre insanın ağlamasının nedeni, daha doğrusu doğar doğmaz ağlamasının nedeni, boğaza kaçan oksijenin, boğazı yakması diye açıklanır. Bu alanın zorunlu hale dönüşmesi, içerik, ifadeden çok temsil midir, yanıt açık gibi. İnsan oğlu kendini, bilimle sanatla yeniden yeniden oluşturur, oluşturur mu? Doğayla uzak ötekiyle savaşımını kaybettikçe, uzak öteki yeniden bir öncül oluşturur, iklim kaybı, iklim uyumluluğu, varoluş, yeniden bungunluğa girer, hangi saflık desem.
Çok şeyi kaybeden, çok şeyi ele geçiren beden, ve ondan kopuk olduğu varsayılan us (uzak öteki), mutlak savaşımdan yengiyle mi ayrılır, bu ayrılış popüler hatta terim kaygısı gütmeden söylersem güncel bir çığlıktan ibarettir.
Uzak Öteki: Bu kavram, öteki kavramıyla örtüşebilir, ancak burada bilinemezci bir kavramdan da bahsedebilirim, uzak öteki bir inanç dizgesi yerine geçebilir. Bu kavramı, ben kendi tanımımı geliştirmek için kullanacağım, hayalet, cennet, cehennem, tümünü içine alan bir terim olarak kullanacağım, ürettiğim bir kavram mı, evet, geist yerine de denebilir. Yabancılaşma mı, ilkeden yola çıkılırsa, bu terim başlık yerine kullanılabilir, ancak kullanılan başlığın, son zamanların basın deyişiyle ‘açılım’ sağlarsa. Zamanın efendileri gözüyle baktığım, şairler, filozoflar, gerçekten düşünenler için bir alan açar umarım.