Manet’nin Kırda Öğle Yemeği
adlı yapıtı, sanatla, resimle ilgilenenlerin muhakkak gördüğü, Avrupa Sanat
Tarihinde önemli yere sahip bir resimdir. Dönemine göre oldukça kışkırtıcı bir
resimdir. Akademiye adeta başkaldıran bir tavrı vardır, bu da resmin kalıcı
özelliklerinden birinin günümüzde de taklit edilmesine yol açmaktadır. Bu
kalıcılık, kışkırtmakla ortaya çıkan yıkıcı unsur ve beden arasında şekillenir.
John Berger; “Kadınlar seyredilmekten, erkekler seyretmekten hoşlanır”
diye bir tümce kurar Görme Biçimleri adlı kitabında. Bu kitabı baştan aşağıya,
görmenin tarihinin kıyılarında gezen, günümüz reklamcılığının nerelerden
etkilendiğine dair, dili naif bir kitaptır. Reklamın, görsel etkilerinin resim
sanatıyla birleştiğini, siyasal bir propaganda aracı gibi kullanılacağı gibi,
moda tabiriyle bilinç altına da mesaj iletmekte çok başarılı olduğunu dile
getirir Berger kitabında. Bize zorunlu ders kitabı diye okutulmuştu, üniversite
birinci sınıfta, iyi ki okutulmuş. Görme tuzakları, bakış açısı böyle böyle
şekillendi, ancak üzerine bir şey daha eklemeliymişim, bunu çok geç fark ettim.
O da fotoğrafın kompozisyon etkisiyle, resimin kompozisyon etkisi. Hatta
resimde bildiğimiz anlamda kompozisyon pek görülmeyebilir. Bunun öncülüğünü
işte Kırda Öğle Yemeği başlattı der, kimi Sanat Tarihi kuramcıları, taa Kubizm’e
giden yol bu resimle başladı derler.
Geçtiğimiz günlerde denk geldi bu gördüğünüz fotoğraf, ama bu kez Sanat
Tarihi bilmeyen biri büyük olasılıkla ama gerçekten şaşırtıcı demiştim. Yok
yok, pratik bir bakışın körelmesi gibi bir cümle geldi aklıma. Neydi bu resimi
akademiye kabul ettirmeyen; her şeyden önce kadının doğrudan seyirciye bakışı o
güne kadar tuale aktarılmamıştı, bu da kışkırtıcı bulundu. Ardından giyimi
kuşamıyla başka bir örüntü/statü veren erkek figürlerde de bir sorun
görülmekte. Bu sorun da resime işlenmiş.
Buradaki fotoğraftaysa tamamen pespayelik akıyor. Sanki fotoğrafı
oluşturan kişi, bu resmin tarihini bilmeden onu kitch/saçmanın tam ortasına
atmış. İşte günümüzde yaşanan her şeyi tüketmenin son noktası. İncelikten
yoksunluk, kaba sabalık sanat düşmanlığına varıyor, buna magazinde diyorlar. Tüm yaşantımız artık, bile bile bu bilisiz ve
bilgisiz, yalnız on beş dakikalığına, derinliği olmayan hayata teslim ediyoruz bilmemeyi/bilgisizliği, bildiğimizi.
İncelikten yoksun olmak, sanatın, bilimin, yazının her zaman düşmanı olmuştur.
Bunu göz ardı edenlere zaten sanatçı denmez, ya belirli bir cemaate hizmet
ediyordur, ya da pop bile olmayan bir saçmanın
kucağındadır. Bilim nasıl önce ki alanları
takip edip, gelişiyorsa, yeniliyorsa kendini diğer alanlarda böyledir.
Gerçek bilim ve sanatın yanınızda olması dileğiyle!
Not: Statü karşılığında örüntüyü öneren yanılmıyorsam, ilk ben oluyorum. Yanılıyorsam
affola!