Goya ile Stalin arasında gidip geliyor belleğim. Goya Romantik dönemin önemli temsilcilerinden. Şu duvar önünde ateş edilerek öldürülen devrim yanlısı kişilerin portresini yapan kişi. Stalin’se malum, bence zalim bir diktatör. İkinci Dünya Savaşı kahramanı kimine göre. Araya başka bir figür haliyle giriyor Hitler. Hitler’se, daha yakından tanıdığımız, bundan dolayı bu grubun içinde en acımasız olan, zalimliğini en azından belgesellerden dolayı, çok iyi bildiğimiz karakter. Fakat, Hitler başka bir nedenden dolayı benim görüş alanıma daha çok girmesi, bazen çok tuhafıma gidiyor. Avrupa kültürüne olan uzak katkısı ve düşmanlığı.

Diktatörlerin dünyasında, eğer gerçekten bir kültürel öge varsa, kaybolsalar, çoğunlukla kaybolurlar, takipçilerinin zayıf, hatta basiretsiz olmaları nedeniyle, medeniyet haline gelemez uğraşları. Ve sonuçta terörize olur takipçileri. Yığınla terör örgütü hep böyle olagelmiştir. Kafasız, kültürel gelişimin uzağında, yalnız ideolojik unsurlar. İçlerinden ayrıksı çıkanlar olursa -gelişime açık- hemencecik ezilir, dışlanırlar.
Konu buraya kadar özetlendi, bir parça kıssadan hisse. Goya’nın resmi hakkında Stalin ne düşünürdü bilemiyorum. Ama yanda ki resim Hitler’in en sevdiklerindenmiş. Hatta ilk beşin içerisinde yer alırmış. Hafızamı bu incelik hep şaşırtıyor. Kaba, hödük bir adamın böyle bir resimi takdir etmesi. Stalin’se, plastik ve çizgisel kaba hatları olan bir resime bile tuhaf gözle bakar mı, bunlar üzerinde durmam lazım. Bir yerlerde okumuştum ki, Hitler Der Blaue Reiter grubuna girmeye çalışmış, gruptan bir ressamın iğneleyici, hatta aşağılayıcı sözlerine mazur kalmış. Çağdaş sanata düşmanlığını buralarda mı aramalıyız, dünyanın başına düşmanlığını. Acaba biraz kusurları görülmese, Dünya WW2’yi görür müydü? Tabi bunlar üzerinde dursam bile, bilinmeyen şeyler. Keşke bir yerlerde elimize bununla ilgili kanıt ulaşsa. Hitler’in hayatında, bu yer altı girdapları çoktur. Becerikli bir bina, ağaç ressamı olması da politik kararında epey etkili olmuştur belki. Plastik ve çizgisel hatları yeterince becerikli olmayan her şey artık onun gözünde başarısız ve anlamsızdır. Tam anlamıyla çağçıl kentin oluşumu. Alman Fütürizmi’yle birleşince ortaya çıkan. SSCB’yse yana yakıla geçmişinden uzaklaştıkça, kültürel varlığı dışlayıp, yerine biçimsiz ama zorba karakteri getirdikçe ruhsal çöküntüye uğramıştır zamanla. Fakat, Rus Fütürizmi’yle yeni bir yol çizmişler, onları zengin topraklarında ileri taşımıştır bir süreç, unutulanlarsa sonlarını hazırlamıştır. Onların taşralı olmaları, gelişmemiş sosyal politik dünyaları da her şeyin işlevsel olmasına neden olmuştur.
Ne yaparsa yapsın kendine ait -Yahudi kökenlilerin katkısı önemli olan Avrupa- kültürden kopamamıştır. Hitler ve taşradan kurtulmaya çalışan Stalin, ikisinden geriye kalan onca acı. Şimdi Avrupa Birliği kopar mı, biter mi? belki maddi kaygılarla, gene de bir daha düşünelim.