Bilinç ne denli önemli. Gece!

Oluş ve Eşik

Bütün dillerde olduğu gibi, İngilizceden Türkçeye kelimeler tam anlamıyla çevrilemeyebiliyor. En çok sıkıntısını çektiğim konulardan biri de yabancı dilimin hiçbir zaman istediğim kadar iyi olmaması oldu. Ama kelimeleri kavradıktan sonra pek çok şeyin ayrımına varmak, anlamla olan ilişki her zaman en önem verdiğim konulardan biri oldu. O yüzden cümlede kelimenin dakik ve dikkatli kullanılmasını önemsedim. Bir kelime, cümle düşkünü olarak, bu çağda, sokak ağzının bende açtığı yarayı tahmin bile edemezsiniz.

Bir başlık için çevirinin noksan, daha doğrusu yeterli gelmediğini söyledi bir arkadaşım. The Dawn of AI Philosophy adlı bir metin için bu başlığın çevrilmesi gerekiyordu. Bir çok çeviri önerildi, benim aklıma gelense dawn kelimesinden dolayı ve günle ilintili diye düşündüm, metin yapay zeka ve felsefe ilişkisini irdeliyordu. Bundan dolayı da bir oluş, tasavvur aklıma geldi. Oluş ve yapay zeka, felsefe ilintisi gibi. Ancak benim burada dikkatimi çeken, fark etmeden, gün denilen kelimeye çokça anlam yüklemiş olmamdı, yani onu bir oluş gibi algılamamdı.

Dawn kelimesine sözlükten baktığımızda, şafak anlamına geliyordu. Yani şafak kelimesi de doğrudan günle bağlantılıydı, değil miydi? Sözlüğü biraz daha karıştırdığımızda tan yeri Öztürkçeye denk gelmiyor muydu? Şafak sözcüğü Güneş, hemen doğmadan önceki hal değil miydi?

Aslında gün dediğimiz bu şeye neden bir oluş anlamı yüklediğimi biraz daha kurcaladığımda, gündüzle aramdaki ilişkinin her zaman daha somut, handiyse gerçeğin ta kendisi olduğunu fark ettim. Gün benim için hep önemliydi, gece denen şeyse hep karanlık, hep yersiz yurtsuz olma durumuydu, kimsesizlikti, karanlık adam olma hali diye esprisi aklıma geldi.

Bir başka arkadaşta eşik anlamına gelebileceğini belirtti. Eşik ve oluş; yan yana gelebilen, derin yapıda pek de yadırganmayacak, şiirsel iki kelime oldu o an ve metnin dışında başka bir farkla, zihnimde yan yana geldi. Ama eşik kelimesi, ben de belirsizliği de beraberinde getiriyordu, yani tan yerinin olağanüstü canlılığı nasıl bir eşik olabilirdi ki, metin pek de ince olmasa da kelime yerli yerini bulmuştu sanki.

Tekrar tekrar aklımda döndü sonra oluş kelimesi, gün gibi parlayıp duran metnin, belki çok gizil anlamda bir kadının sürekli bir eşikten beni geçirmesi miydi beklenti? Bir metinden nereden nereye geldim. İki kelimeden demek daha doğru. Dünyada her şey kadın ve erkekten ibaret deniyor ya, belki erdem denen içrek yapıdan kaynaklıydı her şey, kadın ve erkekten ziyade. Sahi bizi eşikte mi bekliyor gün, gizli saklı mı eşik, biliyor muyuz ne olacağını? Oluşta mı? Gece, alacakaranlık bir eşik galiba benim için, görmek ne denli önemli. Oluşsa, güpe gündüzden kaynaklı, sahiden görebiliyor muyuz, anlayabiliyor muyuz?